Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
- Peter didn't intend to break the vase.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Çok yorgun olduğum için öğle yemeği molası sırasında biraz uyudum.
- I slept a little during lunch break because I was so tired.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
- I watched television during a break in my studies.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
- I went for a walk after breakfast.
Savaş çıksa ne yaparsın?
- What would you do if war were to break out?
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo gave but did not break.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everyone has a breaking point.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
O, oğlunun sigara içme alışkanlığı kırmaya çalıştı.
- He tried to break his son's habit of smoking.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.