Tom Mary'nin çevresinde olmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be around Mary.
Tom, Mary çevresinde iken her zaman sinirlenir.
- Tom always gets nervous when Mary is around.
Uydu, ay etrafında yörüngede.
- The satellite is in orbit around the moon.
Odanın etrafında koşma.
- Don't run around in the room.
Etrafta bir kalabalık toplandı.
- A crowd gathered around.
Armstrong, etrafta gezindi.
- Armstrong walked around.
Çevrede kuşlar uçuyorlar.
- The birds are flying around.
Gökdelen çevredeki diğer binaların üzerinden yükseldi.
- The skyscraper rose above the other buildings around.
Tom belinin çevresine kazağını bağladı.
- Tom tied his sweater around his waist.
Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
- Sami scattered Layla's body parts around the city.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
O, etrafına baktı, ama hiçbir şey göremedi.
- She looked around, but she couldn't see anything.
Sabahları her zaman yedi civarında uyanırım.
- In the morning I always wake up around seven o'clock.
O, parkın civarında bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere around the park.
Hâlâ bu civarda mısın?
- Are you still around?
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Kedim odada oraya buraya koşuyor.
- My cat is running around the room.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Why are these clothes lying around?
Doğru, daha ayakkabılarını giyememişken; yalan, dünyanın öbür ucuna gitmiştir bile.
- A lie can travel halfway around the world while the truth is putting on its shoes.
Lafı uzatma ve bana doğruyu söyle!
- Stop beating around the bush and give it to me straight!
Tom kesinlikle bu civarda çok yardımcı oldu.
- Tom certainly helped a lot around here.
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
Postacı yaklaşık üç günde bir gelir.
- The mailman comes around every three days.
O hızla arkaya döndü.
- She turned around quickly.
Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.
- It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.
Eskiden Tom'la çok takılırdım, fakat o bu günlerde çok fazla buralarda değil.
- I used to hang out with Tom a lot, but these days he's not around much.
Onun sesini duyduğunda geriye döndü.
- She turned around when she heard his voice.
Ben seslendiğimde geriye döndü.
- He turned around when I called.
Kase mükemmel bir şekilde yuvarlaktı.
- The bowl was perfectly round.
Julien, John Lennon gibi, yuvarlak gözlükler takıyor.
- Julien wears round glasses, like John Lennon.
Tom odayı araştırdı ama orada başka hiç kimse yoktu.
- Tom looked around the room, but no one else was there.
Orada 30 yaşın altında hiç kimse yoktu.
- There was nobody under 30 around.
Burada bütün yıl boyunca hava sıcak.
- It's warm here all the year round.
Orada hava bütün yıl boyu sıcak.
- It is warm there all the year round.
B: Oh, he's still around. He's feeling better now.
She went around the track fifty times.
She spun around a few times.
The jackals began to gather around .
I'll see you around .
{{|}}.
She turned round and scowled at me.
- She turned around and scowled at me.
... on preference to the economic side thereof constant preference going around ...
... So please be understanding around that. ...