Tom, Mary çevresinde iken her zaman sinirlenir.
- Tom always gets nervous when Mary is around.
Tom Mary'nin çevresinde olmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be around Mary.
Biz gölün etrafında yürüdük.
- We have walked all around the lake.
Biz gölün etrafında yürüdük.
- We've walked all around the lake.
O onun hakkında her zaman güzel şeyler söyler, özellikle o etrafta olduğunda.
- She always says nice things about him, especially when he's around.
Armstrong, etrafta gezindi.
- Armstrong walked around.
Gökdelen çevredeki diğer binaların üzerinden yükseldi.
- The skyscraper rose above the other buildings around.
Çevrede fazla bulunmadım.
- I have not been around much.
Erkek kardeşlerim sürekli çevresine şakalar yapıyor.
- My brothers are always joking around.
Sami benzini Leyla'nın evinin çevresine serpti.
- Sami splashed gasoline around Layla's house.
Etrafına bakındı fakat hiç kimseyi göremedi.
- He looked around, but he saw no one.
O, etrafına baktı, ama hiçbir şey göremedi.
- She looked around, but she couldn't see anything.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
- Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
Tom kesinlikle bu civarda çok yardımcı oldu.
- Tom certainly helped a lot around here.
Hâlâ bu civarda mısın?
- Are you still around?
Kedim odada oraya buraya koşuyor.
- My cat is running around the room.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Why are these clothes lying around?
Buralarda kimsenin yaşamadığı doğru mu?
- Is it true that nobody lives around here?
Lafı uzatma ve bana doğruyu söyle!
- Stop beating around the bush and give it to me straight!
Hâlâ bu civarda mısın?
- Are you still around?
Tom patronu civarda olmadığı zaman bir patron gibi davrandı
- Tom acted as the boss whenever the boss wasn't around.
Postacı yaklaşık üç günde bir gelir.
- The mailman comes around every three days.
Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
O hızla arkaya döndü.
- She turned around quickly.
O buralarda bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere around here.
Tom buralarda büyüdü.
- Tom grew up around here.
Lütfen geriye dön ve bana bak.
- Please turn around and look at me.
Ben seslendiğimde geriye döndü.
- He turned around when I called.
Biz bir yuvarlak masa aldık.
- We bought a round table.
Julien, John Lennon gibi, yuvarlak gözlükler takıyor.
- Julien wears round glasses, like John Lennon.
Orada dışarı çıkacağım ve etrafa bakınacağım.
- I'll go out there and look around.
Tom odayı araştırdı ama orada başka hiç kimse yoktu.
- Tom looked around the room, but no one else was there.
Burada bütün yıl boyunca hava sıcak.
- It's warm here all the year round.
Bütün yıl çok sıkı çalışır.
- He works hard all the year round.
B: Oh, he's still around. He's feeling better now.
She went around the track fifty times.
She spun around a few times.
The jackals began to gather around .
I'll see you around .
{{|}}.
She turned round and scowled at me.
- She turned around and scowled at me.
... educational institutions around the world so that both ...
... And in hard-hit American cities and developing countries around ...