O, tepelerde aşağı yukarı yürürken nefes nefese idi.
- She was out of breath from walking up and down hills.
Benim Çincem mükemmel olmaktan uzak, ama aşağı yukarı onun söylediği her şeyi anlayabiliyorum.
- My chinese is far from perfect, but I can roughly understand everything he is saying.