to admit; to concede; to make allowance or abatement

listen to the pronunciation of to admit; to concede; to make allowance or abatement
English - Turkish

Definition of to admit; to concede; to make allowance or abatement in English Turkish dictionary

allow
{f} izin vermek

Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın. - You have to allow for the boy's age.

Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi. - Tom stepped aside to allow Mary to pass.

allow
(Bilgisayar) en çok
allow
(Bilgisayar) kullanıcı sayısı
allow
mahal vermek
allow
cevaz vermek
allow
izin ver

Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver. - Allow me to introduce Mayuko to you.

Babam benim köpek bakmama izin vermez. - My father won't allow me to keep a dog.

allow
{f} fikrinde olmak
allow
{f} bırakmak
allow
{f} koyvermek
allow
{f} ayırmak
allow
{f} indirim yapmak
allow
meşru
allow
{f} kabul etmek
allow
{f} izin vermek, müsaade etmek
allow
{f} itiraf etmek
allow
{f} göz önüne almak
allow
al
allow
{f} düşünmek
English - English
allow
to admit; to concede; to make allowance or abatement
Favorites