Tom her şeyi meydana çıkarmakla tehdit etti.
- Tom threatened to expose the whole thing.
Tom her şeyi ortaya çıkarmakla tehdit etti.
- Tom threatened to expose the whole thing.
Dan Linda'nın yasa dışı işlerini ortaya çıkarmak için uzun bir makale yazmaya karar verdi.
- Dan resolved to write a lengthy article to expose Linda's illegal deals.
Skandalı ortaya çıkaracak cesareti vardı.
- He had the courage to expose the scandal.
Bu sırrın ifşa edilmesini istemiyorum.
- I don't want this secret to be exposed.
This they do, as a rule, by exposing the child or throwing it into the sea. --Nansen, Eskimo Life (1893), page 152.