Ann aşırı derecede çikolataya düşkün.
- Ann is exceedingly fond of chocolate.
Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.
- Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.
Seninle son derece gurur duyuyoruz.
- We're exceedingly proud of you.
Onun son derece iyi gittiğini düşünüyordum.
- I thought that went exceedingly well.