to a great extent or degree; extremely; exceedingly

listen to the pronunciation of to a great extent or degree; extremely; exceedingly
English - Turkish

Definition of to a great extent or degree; extremely; exceedingly in English Turkish dictionary

pure
{s} lekesiz
pure
{s} namuslu
pure
paklık
pure
soyut
pure
temiz

Ben temiz hava alamıyorum. Ben büyük bir şehirde yaşıyorum. - I cannot breathe pure air. I live in a large city.

Kaynak suyu çok temiz. - The water from the spring is very pure.

pure
arı
pure
halis

Niyetinizin halis olduğuna eminim. - I'm sure your intentions are pure.

pure
{s} saf

Mary'nin alyansı saf altından yapılmıştır. - Mary's wedding ring is made of pure gold.

Suyun ne kadar saf olduğunu kontrol ettiler. - They checked how pure the water was.

pure
katıksız
pure
katıksız,saf
pure
{s} masum

Görünüşe rağmen, sen bir sapıksın. Ben bir sapık değilim. Ben saf ve masum bir genç kızım. Evet, evet, yok daha neler. - Despite appearances, you're a pervert. I'm not a pervert. I'm a pure and innocent young girl. Yeah, yeah, give me a break.

pure
{s} salt
pure
{s} saf, arı; som, has
pure
{s} safkan
pure
(sıfat) saf, arı, katıksız, pak, katışıksız, katkısız, salt, temiz, lekesiz, namuslu, sade, sırf, teorik, kuramsal, safkan
pure
{s} kuramsal

Bugünün kuramsal matematiği yarının uygulamalı matematiğidir. - Today's pure mathematics is tomorrow's applied mathematics.

pure
{s} pak
pure
{s} katkısız
English - English
very

You’re very tall.

pure

You’re pure busy.

to a great extent or degree; extremely; exceedingly
Favorites