Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
- The professor briefly and clearly described the topic of his study.
O günü açık bir biçimde hatırlıyorum.
- I remember that day clearly.
Şirkette açıkça konuşmalısın.
- You must speak clearly in company.
O, konuyu açıkça belirtmiştir.
- He clearly stated that point.
Hâlâ apaçık hatırlıyorum. Yedi ya da sekiz yıl önceydi. Tam olarak nerede? Sen de orada mıydın?
- I still clearly remember. It was seven or eight years ago. Where exactly? Were you also there?
Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
- Tom clearly has potential.
Şüphesiz, o, biyoteknoloji hakkında çok şey biliyor.
- Clearly, she knows a lot about biotechnology.
O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.
- He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German.
Ben anlaşılır biçimde düşünmüyordum.
- I wasn't thinking clearly.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
He was clearly wrong on all points but one.