O günü açık bir biçimde hatırlıyorum.
- I remember that day clearly.
Düşünceni daha açık bir biçimde açıkla!
- Explain your idea more clearly.
Açıkçası, Tom Fransızcayı çok iyi anlamaz.
- Tom clearly doesn't understand French very well.
Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
- This drink clearly has the same flavor as tea.
Hâlâ apaçık hatırlıyorum. Yedi ya da sekiz yıl önceydi. Tam olarak nerede? Sen de orada mıydın?
- I still clearly remember. It was seven or eight years ago. Where exactly? Were you also there?
Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
- Wilson clearly had the best chance to win.
Şüphesiz Tom'da potansiyel var.
- Tom clearly has potential.
Bu anlaşılır biçimde düzeltilmedi.
- This clearly hasn't been proofread.
O, geçerli Fransızca konuşuyor ama o anlaşılır biçimde Almancada daha akıcı.
- He speaks passable French, but he is clearly more fluent in German.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
He was clearly wrong on all points but one.