titreyerek

listen to the pronunciation of titreyerek
Turkish - English
aflutter
atremble
shiveringly
doddering
flickering
trembling
quivering
shuddering
shivering

Maria came back into the house shivering, and sat in front of the heater. - Maria titreyerek eve geri döndü ve ısıtıcının önüne oturdu.

shudder
titreyerek parlamak
wink
titre
(Kimya) titration
titre
{f} quaver
titre
{f} quivering
titre
{f} tremble

There was a tremble in her voice. - Onun sesindeki bir titreme vardı.

Tom felt his knees tremble. - Tom dizlerinin titrediğini hissetti.

titre
{f} flickering
titre
{f} quaking
titre
{f} shuddering
titre
{f} quiver

This could make any girl quiver. - Bu herhangi bir kızı titretebilir.

titre
vibrate

I felt my phone vibrate in my pocket. - Telefonumun cebimde titrediğini hissettim.

When the laundry is not evenly distributed inside the washing machine, it can cause the washing machine to vibrate or even move. - Çamaşır, çamaşır makinesinde eşit olarak dağıtılmamışsa çamaşır makinesinin titremesine sebep olur ya da hareket etmesine bile neden olur.

titre
{f} shudder

You said a word that makes me shudder. - Beni titreten bir söz söyledin.

titre
titre
titre
shiver

Tom shivered convulsively. - Tom sarsıcı bir şekilde titredi.

I shivered with cold when I went outside. - Dışarıya çıkınca soğuktan tir tir titredim.

titre
{f} quake
titre
{f} shivering

Tom stopped shivering. - Tom titremeyi durdurdu.

Tom started shivering. - Tom titremeye başladı.

titre
{f} palpitating
titre
{f} trembling

We felt the ground trembling. - Yerin titrediğini hissettik.

He tried to seem calm but his trembling hands betrayed him. - Sakin görünmeye çalıştı ama titreyen elleri onu ele verdi.

titre
doddering
titre
titratable
titre
dither
Titre
(Tıp) titer
titre
flicker

After one last flicker, the candle went out. - Son bir titremeden sonra mum söndü.

This fluorescent lamp is starting to flicker. We'll have to replace it. - Bu floresan lamba titreşmeye başlıyor. Onu değiştirmemiz gerekecek.

üzerine titreyerek büyütmek
cocker up
English - English

Definition of titreyerek in English English dictionary

titre
The strength or concentration of a solution that has been determined by titration
titre
To determine a titre, especially by titration
titre
A measure of concentration of a substance In this Report, an estimate of the concentration of a TSE agent in a tissue or tissue sub-fraction
titre
the concentration of a solution as determined by titration
titre
linear density (See also denier, decitex )
titre
{i} amount of material needed to complete a reaction in a solution (Chemistry)
titre
a measure of the concentration or activity of an active substance
French - Turkish

Definition of titreyerek in French Turkish dictionary

Titre
başlığı
titre
serlevha
titre
unvan
titre
başlıklı
titré
unvanlı
titre
[le] (kitap\yazıda) başlık, ad; nitelik, sıfat; san, unvan; senet; değerli evrak; (altın\gümüş vb'de) ayar; (eriyikte) oran
titré
unvan sahibi
English - Turkish

Definition of titreyerek in English Turkish dictionary

titre
titre etme
titre
titre
titre
(Tıp) Birim hacımdaki miktarı bilinen standard
titreyerek
Favorites