titretmek

listen to the pronunciation of titretmek
Turkish - English
pulsate
to cause (someone, something) to shiver, tremble, shake, quiver, quake, or flutter
to cause (someone) to be very afraid, terrify
to cause (a light) to flicker; to cause (the picture on a TV screen) to flutter
shake
to cause to tremble; to quiver
vibrate
quiver
flutter
jar
sesini titretmek
trill
titre
(Kimya) titration
titre
{f} quaver
titre
{f} quivering
titre
{f} tremble

The timid man trembled with fear. - Ürkek adam korkuyla titredi.

The terrible scene made him tremble in fear. - Korkunç sahne onu korku içinde titretti.

titre
{f} flickering
titre
{f} quaking
titre
{f} shuddering
titre
{f} quiver

This could make any girl quiver. - Bu herhangi bir kızı titretebilir.

titre
vibrate

Tom's phone vibrated. - Tom'un telefonu titreşti.

When the laundry is not evenly distributed inside the washing machine, it can cause the washing machine to vibrate or even move. - Çamaşır, çamaşır makinesinde eşit olarak dağıtılmamışsa çamaşır makinesinin titremesine sebep olur ya da hareket etmesine bile neden olur.

titre
{f} shudder

You said a word that makes me shudder. - Beni titreten bir söz söyledin.

titre
titre
titre
shiver

The mere thought of a snake makes me shiver. - Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.

I shivered with cold when I went outside. - Dışarıya çıkınca soğuktan tir tir titredim.

titre
{f} quake
titre
{f} shivering

Maria came back into the house shivering, and sat in front of the heater. - Maria titreyerek eve geri döndü ve ısıtıcının önüne oturdu.

Tom stopped shivering. - Tom titremeyi durdurdu.

titre
{f} palpitating
titre
{f} trembling

He tried to seem calm but his trembling hands betrayed him. - Sakin görünmeye çalıştı ama titreyen elleri onu ele verdi.

We felt the ground trembling. - Yerin titrediğini hissettik.

gönül telini titretmek
pull at one's heartstrings

o ses gönül telimi titretti.

gönül telini titretmek
play on one's heart strings
gönül telini titretmek
touch the (very) heart of someone
titre
doddering
titre
titratable
titre
dither
Titre
(Tıp) titer
koyun sesi gibi titretmek
(Muzik) goatlike shake
kuyruku titretmek/titremek
slang to die, kick the bucket, give up the ghost
kuyruğu titretmek
to peg out, to kick the bucket
sesini titretmek
quaver
sesini titretmek
warble
titre
flicker

This fluorescent lamp is starting to flicker. We'll have to replace it. - Bu floresan lamba titreşmeye başlıyor. Onu değiştirmemiz gerekecek.

After one last flicker, the candle went out. - Son bir titremeden sonra mum söndü.

titretme
shaking
titretme
shake
English - English

Definition of titretmek in English English dictionary

titre
The strength or concentration of a solution that has been determined by titration
titre
To determine a titre, especially by titration
titre
A measure of concentration of a substance In this Report, an estimate of the concentration of a TSE agent in a tissue or tissue sub-fraction
titre
the concentration of a solution as determined by titration
titre
linear density (See also denier, decitex )
titre
{i} amount of material needed to complete a reaction in a solution (Chemistry)
titre
a measure of the concentration or activity of an active substance
Turkish - Turkish
Titremesine yol açmak
Korku salmak
Titretme
(Osmanlı Dönemi) İR'AS
titretme
Titretmek işi
English - Turkish

Definition of titretmek in English Turkish dictionary

titre
titre etme
titre
titre
titre
(Tıp) Birim hacımdaki miktarı bilinen standard
titretmek
Favorites