titre

listen to the pronunciation of titre
English - Turkish
titre etme
titre
(Tıp) Birim hacımdaki miktarı bilinen standard
titre registration
(Sinema) ad kaydı
English - English
The strength or concentration of a solution that has been determined by titration
To determine a titre, especially by titration
A measure of concentration of a substance In this Report, an estimate of the concentration of a TSE agent in a tissue or tissue sub-fraction
the concentration of a solution as determined by titration
linear density (See also denier, decitex )
{i} amount of material needed to complete a reaction in a solution (Chemistry)
a measure of the concentration or activity of an active substance
titres
plural of titre
Turkish - English
(Kimya) titration
titre
{f} quaver
{f} quivering
{f} tremble

The terrible scene made him tremble in fear. - Korkunç sahne onu korku içinde titretti.

Tom felt his knees tremble. - Tom dizlerinin titrediğini hissetti.

{f} flickering
{f} quaking
{f} shuddering
{f} quiver

This could make any girl quiver. - Bu herhangi bir kızı titretebilir.

vibrate

Tom's phone vibrated. - Tom'un telefonu titreşti.

When the laundry is not evenly distributed inside the washing machine, it can cause the washing machine to vibrate or even move. - Çamaşır, çamaşır makinesinde eşit olarak dağıtılmamışsa çamaşır makinesinin titremesine sebep olur ya da hareket etmesine bile neden olur.

{f} shudder

You said a word that makes me shudder. - Beni titreten bir söz söyledin.

shiver

Tom stopped shivering. - Tom titremeyi durdurdu.

The mere thought of a snake makes me shiver. - Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.

{f} quake
{f} shivering

Tom stopped shivering. - Tom titremeyi durdurdu.

I wish I could stop shivering. - Keşke titremeyi durdurabilsem.

{f} palpitating
{f} trembling

His trembling hands belied his calm attitude. - Titreyen elleri onun sakin davranışını yalanladı.

We felt the ground trembling. - Yerin titrediğini hissettik.

doddering
titratable
dither
(Tıp) titer
flicker

This fluorescent lamp is starting to flicker. We'll have to replace it. - Bu floresan lamba titreşmeye başlıyor. Onu değiştirmemiz gerekecek.

After one last flicker, the candle went out. - Son bir titremeden sonra mum söndü.

titre edilebilir asitlik
(Kuran) Titratable acidity
titre eden çözelti
(Tıp) titrant
titre etmek
(Tıp) titer
titre edilebilen asitlikler
(Gıda) titratable acidity
titre edilmiş
titrated
titre etme
titration
titre etmek
to titrate
titre etmek
titrate
titre etmek
standardize
titre etmek chem
to titrate
titre et
titrate
titre etme
titre
titres
librate
titre
Favorites