titizlik

listen to the pronunciation of titizlik
Turkish - English
accurateness
compactness
irritability
finicalness
irritable
peevishness
rigor
punctilio
thoroughness
rigour [Brit.]
daintiness
particularity
fastidiousness
particularity, choosiness
meticulousness
fastidiousness, exactingness; persnicketiness
fastidiousness, fussiness; meticulousness
niceness
fussiness
irritability, irritableness, peevishness; edginess
scrupulousness
nicety
attention
scrupulosity
squeamishness
scrupulous
{i} rigour
dainty
touchy
titiz
meticulous

Sami Bakir has been a meticulous investigator. - Sami Bekir titiz bir araştırmacıydı.

Tom is always meticulously dressed. - Tom her zaman titiz giyinir.

titiz
rigorous

The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing. - Bu tartışma titiz ve tutarlı ama sonuçta inandırıcı.

titizlik isteyen (bir iş)
exacting
titizlik göstermek
take great care to
titizlik göstermek
be particular about
titiz
picky

Is your husband a picky eater? - Kocanız titiz bir yiyici midir?

I think you're too picky. - Sanırım çok titizsin.

titiz
{s} fussy

A fussy referee can ruin a bout. - Titiz bir hakem maçı bozabilir.

I think Tom is fussy. - Tom'un titiz olduğunu düşünüyorum.

titiz
choosy

Tom can't afford to be choosy. - Tom titiz olmayı göze alamıyor.

titiz
{s} careful

We should weigh the options carefully before making a decision. - Bir karar vermeden önce seçenekleri titizlikle düşünüp taşınmalıyız.

titiz
{s} difficult
titiz
{s} scrupulous
titiz
punctilious
titiz
minute
titiz
cross
titiz
pedantic
titiz
irritable
titiz
thorough

He is very thorough about everything. - Her şey hakkında çok titizdir.

titiz
precise

I should've been more precise. - Daha titiz olmalıydım.

titiz
painstaking

He did his work painstakingly. - O, işini titizlikle yaptı.

I lost everything I had so painstakingly collected over the years. - Yıllarca çok titizlikle topladığım her şeyi kaybettim.

titiz
impatient
titiz
close
titiz
pedant
titiz
splenetic
titiz
fastidious

Tom has always looked after his cars fastidiously. - Tom her zaman arabasına titizlikle baktı.

I used to be a bit more fastidious. - Ben biraz daha titizdim.

titiz
strict
titiz
particular

Tom is very particular about his food. - Tom yiyeceği hakkında çok titiz.

Don't worry, Mom. He isn't particular about food. He eats anything. - Endişelenme anne. O yemek hakkında titiz değil. O her şey yer.

titiz
captious
titiz
{s} critical

He was critical of me. - O benim hakkımda titizdi.

aşırı titizlik
squeamishness
aşırı titizlik
queasiness
aşırı titizlik
punctiliousness
titiz
jealous
titiz
demanding
titiz
exact
titiz
finicking
titiz
finicky

I think Tom is finicky. - Tom'un titiz olduğunu düşünüyorum.

Tom isn't as finicky as he used to be. - Tom eskiden olduğu kadar titiz değil.

titiz
finical
titiz
irritable, peevish; edgy
titiz
exigent
titiz
cleanly
titiz
niminy piminy
titiz
particular, choosy, discriminating, fastidious
titiz
particular, fastidious, choosy, choosey, fussy, finicky; close, precise, meticulous, scrupulous
titiz
meticulous, very careful
titiz
fastidious, hard to please, exacting, finicky, persnickety, pernickety, picky
titiz
jealous of
titiz
niggling
titiz
peevish
titiz
exacting
titiz
hypercritical
titiz
dainty
titiz
{s} squeamish
titiz
{s} pernickety
titiz
{s} touchy
titiz
petulant
titiz
peppery
titiz
spleen
titiz
select
titiz
angry
Turkish - Turkish
Kılı kırk yarma özelliği
Titiz olma, titizce davranma durumu
Titiz olma, titizce davranma durumu: "Sevilen bir şair olması, yazıları üzerindeki titizliğinden geliyor."- O. V. Kanık
Titiz
meraklı
titiz
Çok dikkat ve özenle davranan veya böyle davranılmasını isteyen, memnun edilmesi güç, müşkülpesent: "Hem bezgin, hem titiz ve sinirli bir hâli var."- Y. K. Karaosmanoğlu
titiz
Huysuz, öfkeli
titiz
Temizliğe aşırı düşkün olan: "Kendisi gayet titiz, kibirli, azametli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar imiş."- A. Rasim
titiz
Çok dikkat ve özenle davranan veya böyle davranılmasını isteyen, memnun edilmesi güç, müşkülpesent
titiz
Temizliğe aşırı düşkün olan
titizlik
Favorites