Kalayı gümüşten ayırt edebilir misin?
- Can you distinguish silver from tin?
Tom'un kalay folyo şapkasını kullanarak sandviçini sardı.
- She wrapped her sandwich using Tom's tinfoil hat.
Tom çorbayı büyük bir teneke kaseye döktü.
- Tom poured the soup into a large tin cup.
Fakat maymun geri geldiğinde, teneke bardak her zaman boştu.
- But when the monkey came back, the tin cup was always empty.
Mary minik sulama kutusuyla annesinin bahçeyi sulamasına yardım etti.
- Mary helped her mother water the garden with her tiny watering can.
Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
- Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
Bu küçücük köyde elli aile yaşıyor.
- Fifty families live in this tiny village.
Sadece küçücük bir hata yaptık.
- We made just one tiny little mistake.
Bebek ufacık elini uzattı.
- The baby held out his tiny hand.
Dünya ve Güneş, Samanyolu Galaksi'sindeki milyarlarca yıldız arasında sadece ufacık noktadırlar.
- The Earth and Sun are just tiny dots among the billions of stars in the Milky Way Galaxy.
Onu son gördüğünde, o sadece minnacık bir bebekti.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
Tom Mary'nin gözlemesinden küçük bir lokma aldı.
- Tom took a tiny bite of Mary's donut.
O, bana küçük bir oyuncak aldı.
- She got me a tiny toy.
Teneke kutu içinde altı tane balık var.
- There are six fish inside the tin can.
Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti.
- Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.
Sen onu son gördüğünde o daha minik bir bebekti.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.