Definition of timing in English Turkish dictionary
- en uygun zamanda yapma
- (Biyokimya) süreleme
- hızını ölçme
- zamanlama yaparak
- rastlatma
- {f} zamanla
Zamanlaman mükemmeldi.
- Your timing was excellent.
Zamanlamanız mükemmel.
- Your timing is perfect.
- zamanlama
Zamanlamanız mükemmel.
- Your timing is perfect.
Zamanlama her şeydir.
- Timing is everything.
- {i} (motorda) avans ayarı
- {i} zamanında davranma
- {i} zamanını ölçme
- timing gears motorun içinde valf ayarını temin eden iki dişli
- {f} zamanla: prep.zamanlayarak
- saat tut/ayarla
- {i} süre tutma
- {i} zamanlama, (bir şeyi) en uygun zamanda yapma
- {i} saat tutma
- {i} hızını
- ayarlama
- (Askeri) SÜRE ZAMAN; ZAMANLAMA
- {i} zamanlam
Zamanlamanız mükemmel.
- Your timing is perfect.
Zamanlama çok önemli olacak.
- The timing will be crucial.
- (İnşaat) zaman ayarı
- avans ayarı
- time
- kere
İki kere iki dört eder.
- Two times two is four.
İki kere yedi on dörttür.
- Two times seven is fourteen.
- time
- vakit
Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
- I had a good time last evening.
Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.
- He will be having dinner with her at this time tomorrow.
- time
- defa
Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
- This time, it looks like it is me who is wrong.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- time
- zaman
Zamanın ölçüsü nedir?
- What are the measures of time?
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
- time
- süre
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
- If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Oda uzun süredir boş.
- The room has been empty for a long time.
- timing belt
- (Tekstil) zamanlama kayışı
- timing diagram
- zamanlama çizeneği
- timing gear
- zamanlama dişlisi
- timing error
- zamanlama hatası
- timing analyzer
- zamanlama çözümleyicisi
- timing belt
- (Mühendislik) Triger kayısı
- timing chain
- tevzi zinciri, dağıtım zinciri
- timing master
- zamanlama mastırı
- timing matrix
- zamanlama matris
- timing of
- zamanlama
- timing adjustment
- (Otomotiv) ateşleme ayan
- timing belt cover
- (Otomotiv) triger kayışı
- timing belt pulley
- (Otomotiv) triger kayış kasnağı
- timing chain
- zamanlama zinciri
- timing chain
- (Otomotiv) dağıtım zinciri
- timing chain
- (Otomotiv) zaman zinciri
- timing chain
- (Otomotiv) tevzi zinciri
- timing consideration
- zaman yer alma hesabı
- timing consideration
- (Askeri) ZAMAN YERALMA HESABI: Füze atış üssü hassasiyetinin etüdünde, füze veya aksamının, koruyucu örtüsü dışında kaldığı için düşman tesirlerine karşı hassas bulunduğu fasılayı belirtmek üzere kullanılan bir terim
- timing cue
- (Pisikoloji, Ruhbilim) zamanlama ipucu
- timing diagram
- zamanlama cizenegi
- timing gear case
- (Otomotiv) tevzi dişlisi karteri
- timing gear case
- eksantrik dişli kapağı
- timing gear casing
- tevzi dişlisi muhafazası
- timing gear cover
- tevzi dişlisi kapağı
- timing gear cover
- eksantrik dişli kapağı
- timing gear housing
- tevzii kapağı boşluğundan
- timing gear kit
- tevzi dişlisi kiti
- timing gear plate
- tevzi dişlisi plakası
- timing gears
- (Otomotiv) zaman dişlileri
- timing information
- zamanlama bilgisi
- timing lamp
- avans lambası
- timing light
- (Otomotiv) avans tabancası
- timing mark
- (Otomotiv) avans işareti
- timing mark
- (Otomotiv) zamanlama işareti
- timing marks
- (Otomotiv) zaman işaretleri
- timing mechanism
- zamanlama mekanizması
- timing pin
- (Otomotiv) zamanlama pimi
- timing plate
- (Otomotiv) zamanlama pleyti
- timing plate spring
- (Otomotiv) zamanlama yayı
- timing pulley
- (Tekstil) zamanlama kasnağı
- timing pulse
- zaman ayar vurumu
- timing rate
- zamanlama oranı
- timing recovery
- zaman dayanagi kazanimi
- timing recovery
- zaman dayanağı kazanımı
- timing retarded
- (Otomotiv) ateşleme zamanı rötarı
- timing shaft
- kam dişlisi
- timing shaft
- kamalı mil dişlisi
- timing switch
- ayarlama şalteri
- timing system
- (İnşaat) zaman ayar düzeni
- timing valve
- (Otomotiv) zamanlama valfi
- time
- zamanı göre ayarlamak
- time
- zamanını/hızını kaydetmek
- time
- {i} tempo
- time
- {i} aralık
- time
- ayarlamak
- clock timing
- (Bilgisayar,Teknik) saat güdümünde zamanlama
- clock timing
- (Bilgisayar) saatle zamanlama
- ignition timing
- (Otomotiv) ateşleme zamanlaması
- ignition timing
- (Otomotiv) öndeleme değişimi
- investment timing
- (Ticaret) yatırımda zamanlama
- time
- (Kanun) önel
- time
- çarpı
Beş çarpı iki ona eşittir.
- Five times two equals ten.
Dört çarpı beş yirmidir.
- Four times five is twenty.
- time
- dem
Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır.
- Now it's time to say good night.
Sanırım hoşça kal dememin zamanıdır.
- I think it's time for me to say goodbye.
- time
- vakitli
- time
- devran
- time
- gün
Otobüs her gün kaç kez çalışır?
- How many times does the bus run each day?
Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
- These medicines should be taken three times a day.
- time
- ahit
- time
- süresini ölçmek
- time
- sefer
Bir mıknatıs bir seferde çok sayıda çiviyi toplayabilir ve tutabilir.
- A magnet can pick up and hold many nails at a time.
Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
- Next time you'll pay for it!
- time
- posta
Bir dahaki sefere postaneye gittiğinde lütfen bu mektubu postalar mısın?
- Please mail this letter the next time you go to the post office.
Postacı ne zaman gelir?
- What time does the mailman come?
- time
- nihayet
Nihayet bu üç hafta içinde aldığım postayı yanıtlamak için zamanım var.
- Finally I have time to reply to the mail I received these three weeks.
Tom nihayet öğle yemeği sırasında buraya geldi.
- Tom finally got here around lunch time.
- time
- (Kanun) mehil
- time
- senkronize etmek
- time
- yol
Biz ne zaman yola çıkarız?
- What time do we leave?
Tren yola çıkmadan önce biraz zaman var.
- There is a little time before the train departs.
- time
- hızını ölçmek
- time
- usul
- time
- -in zamanını ölçmek
- centrifugal timing mechanism
- santrifüj avans tertibatı
- ignition timing
- ateşleme ayarı
- ignition timing
- avans değişimi
- ignition timing shaft
- ateşleme ayar mili
- injection timing device
- püskürtme zamanlama aygıtı
- injection timing hub
- püskürtme zamanlama göbeği
- injection timing sleeve
- püskürtme zamanlama bileziği
- spark timing
- ateşleme ayarı
- time
- çağ
Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.
- Salt was a rare and costly commodity in ancient times.
Beni ilk adımla çağırmanı senden kaç kez istemek zorundayım?
- How many times do I have to ask you to call me by my first name?
- time
- zamanlamak
- time
- zamanı -e göre ayarlamak
- time
- an
- time
- devir
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
- time
- müddet
Bir müddet yürüyerek göle geldik.
- Having walked for some time, we came to the lake.
- That player´s got a good sense of timing
- O oyuncu iyi zamanlama yapıyor
- Timing belt
- trigel kayısı
- centrifugal timing mechanism
- santrifüj avans tertibatı
- lap timing
- Tur zamanı, tur zamanlaması
- matter of timing
- zamanlama meselesi
- memory timing
- bellek zamanlama
- time
- seferde
- time
- sefere
Gelecek sefere oyunu kazanacağım.
- I will win the game next time.
Bir dahaki sefere saat onda, 1 Haziran'da, gelecek sene buluşacağız.
- We'll meet next time at ten o'clock, June the first, next year.
- timings
- zamanlamaları
- two-timing
- İki zamanlama
- valve timing
- supap ayarı
- Entry of Doffer Timing Window
- (Tekstil) Takım Değiştiricinin Zamanlanmasının Girişi" ekranı
- Ring Spinning Machine Timing Window
- (Tekstil) Ring İplik Makinesini Zamanlama ekranı
- actual ignition timing
- (Otomotiv) gerçek ateşleme zamanı
- advance timing
- avans zamanlaması
- advanced ignition timing
- (Otomotiv) yüksek avans
- advanced timing
- (İnşaat) yüksek avans
- attack timing
- (Askeri) TAARRUZ ZAMANLAMASI: Patlama ve paralanmaların olduğu veya silahların amaçlanan hedeflere ulaştığı tahmini veya gerçek zaman
- attack timing
- (Askeri) taarruz zamanlaması
- clock timing
- saat gudumunde zamanlama
- deceleration timing
- (Otomotiv) yavaşlama zamanlaması
- fuel injection timing
- (İnşaat) avans
- ideal ignition timing
- (Otomotiv) ideal avans eğrisi
- ignition timing
- (İnşaat) ateşleme zaman ayarı
- injection pump timing
- (Otomotiv) enjeksiyon pompa zamanlaması
- injection timing
- püskürtme zamanlaması
- injection timing
- (Otomotiv) enjeksiyon zamanlaması
- injection timing
- pompa sente ayarı
- injection timing device
- (Otomotiv) enjeksiyon avans tertibatı
- injection timing hub
- (Otomotiv) püskürtme ayar göbeği
- injection timing sleeve
- (Otomotiv) püskürtme ayar bileziği
- local timing generator
- (Askeri) yerel zamanlama üreteci
- master timing generator
- (Askeri) ana zamanlama üreteci
- pixel timing
- (Telekom) benek zamanlaması
- positioning, velocity, and timing
- (Askeri) mevki, hız ve zamanlama
- project timing
- proje zamanlama
- reflex timing
- (Tıp) refleksogram
- round trip timing
- (Askeri) gidiş-dönüş zamanlaması
- sequencing and timing
- sekans ve zamanlama
- time
- {f} saat tutmak
- time
- {f} zamanlama yapmak
- time
- {i} doğum zamanı
- time
- {f} süre tutmak
- time
- {i} zaman, vakit: It'll take a long time. Çok zaman ister. It's time for bed. Artık yatma zamanı geldi. Now's exactly the right time! Şimdi tam
- time
- {f} zamanlama yap
- time
- {i} vade
- time
- {f} tempo tutmak
- time
- uydurmak
Zamana ayak uydurmak kolay değil.
- It's not easy to keep up with the times.
Zamana ayak uydurmak için gazeteler okumalısın.
- You should read the newspapers in order to keep up with the times.
- time
- {f} kurmak
Duydum ki İngiliz insanlarla arkadaşlık kurmak zaman alıyor.
- I hear it takes time to make friends with the English people.
Bu fabrikayı kurmak, uzun bir zamana ve bir sürü paraya mal oldu.
- It took a long time and a lot of money to build this factory.
- time
- {f} 1. zamanlamak, (belirli bir zamana) denk getirmek, rastlatmak, (belirli bir zamana göre) ayarlamak, planlamak: He timed it so that he'd
- time
- zaman saat Saat / Zaman
- time
- zamanlamak, (belirli bir zamana) denk getirmek, rastlatmak, (belirli bir zamana göre) ayarlamak, planlamak: He timed it so that he'd
- time
- saat tut/ayarla
- time
- {i} zaman,zama
- time
- {f} temposunu belirlemek
- time
- {i} uygun zaman
Ben uygun zamanda bunu ona anlatacağım.
- I will tell it to him at the proper time.
O hisse senedini almak için en uygun zamanın ne zaman olduğunu bulmamız gerekiyor.
- We have to figure out when the best time to buy that stock is.