President Jefferson ordered a ban on trade with Europe.
- Başkan Jefferson Avrupa ile ticaret yasağını emretti.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
Electronic commerce began to spread rapidly.
- Elektronik ticaret hızla yayılmaya başladı.
Many small business owners belong to a chamber of commerce.
- Birçok küçük işletme sahipleri bir ticaret odasına aittir.
Slavery was a lucrative business.
- Köle ticareti kazançlı bir işti.
Tom said he wanted to go to business school.
- Tom ticaret okuluna gitmek istediğini söyledi.
Did you know Tom was dealing drugs?
- Tom'un uyuşturucu ticareti yaptığını biliyor muydun?
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
A butcher deals in meat.
- Bir kasap et ticareti yapar.
They deal in rice at that store.
- Onlar o dükkânda pirinç ticareti yapıyorlar.
My father has been engaged in foreign trade for many years.
- Babam yıllardır dış ticaretle meşgul.
My father is engaged in foreign trade.
- Babam dış ticaretle uğraşır.