Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.
- Tom threatened to leave Mary.
Tüm yapmak istediğimin Tom'u tehdit etmek olduğuna yemin ederim.
- I swear all I meant to do was to threaten Tom.
Ben tehdit edilmiş hissetmedim.
- I didn't feel threatened.
Şu an tehdit edilmiş hissediyorum.
- I feel threatened right now.
İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz.
- Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
Bu sabah üç tane tehditkar telefon aldım.
- I received three threatening phone calls this morning.
İstasyona varmadan önce, gökyüzü tehditkar olmuştu.
- The sky had become threatening before I got to the station.
Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.
- Tom gave Mary a threatening look.
Tom zaten tehdit edici üç telefon mesajı aldı.
- Tom has already gotten three threatening phone messages.
Tom, Mary'yi öldürmekle tehdit etti.
- Tom threatened to kill Mary.
Mary ve John onu öldürmekle tehdit ettikten sonra, Tom polis koruması istedi.
- Tom asked for police protection after Mary and John threatened to kill him.
Tom gece tehdit eden ruhlar tarafından çevrildiğini düşündü.
- Tom thought he was surrounded at night by threatening spirits.
The rocks threatened the ship's survival.
He threatened me with a knife.
The black clouds threatened heavy rain.
... people or more in the future will have on the earth will endanger, will threaten our ...
... your debts from a payday lender could literally — and legally — threaten to take away ...