Definition of though- in English Turkish dictionary
- <span class="word-self">thoughspan>
- gerçi
Sanırım Tom Fransızca konuşabilir. Hatalı olabilirim gerçi.
- I think Tom can speak French. I could be wrong, though.
Gerçi onun büyük bir sorunu var.
- She has a big problem, though.
- <span class="word-self">thoughspan>-looking
- sert görünüşlü
- <span class="word-self">thoughspan>
- -diği halde, ise de; -e rağmen/karşın: Though they know he's a fool, they still like him. Aptal olduğunu bilmelerine rağmen onu
- <span class="word-self">thoughspan>
- yine de
Fakir olmasına rağmen, o yine de mutluydu.
- Though he was poor, he was nonetheless happy.
O, kötü havaya rağmen yine de geldi.
- She came even though the weather was bad.
- even <span class="word-self">thoughspan>
- -diği halde
- <span class="word-self">thoughspan>
- rağmen
Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
- The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
Yorgun olmama rağmen sıkı çalışacağım.
- Though I am tired, I will work hard.
- even <span class="word-self">thoughspan>
- olduğu halde
Hava kötü olduğu halde geldi.
- He came even though the weather was bad.
- even <span class="word-self">thoughspan>
- olmasına rağmen
O, çok yaşlı olmasına rağmen, o sağlıklıdır.
- Even though he's very old, he's healthy.
Kendisi polis olmasına rağmen hırsızlardan korkuyor.
- Even though he's a policeman, he's afraid of thieves.
- <span class="word-self">thoughspan>
- conj. gerçi
- <span class="word-self">thoughspan>
- (bağlaç) gerçi, olduğu halde, karşın, rağmen, olsa da, sa bile
- <span class="word-self">thoughspan>
- buna rağmen
- <span class="word-self">thoughspan>
- her ne kadar, her ne halde
- <span class="word-self">thoughspan>
- olduğu halde
Hava kötü olduğu halde geldi.
- He came even though the weather was bad.
- <span class="word-self">thoughspan>
- karşın
Jim ile hiç karşılaşmamış olmama karşın, ben hemen onu ayırt ederim.
- Though I had never met Jim, I could pick him out right away.
Kaybolma ihtimalimize karşın, yönleri yazmayı düşündüm.
- We thought we would write out the directions, in case you got lost.
- even <span class="word-self">thoughspan>
- öyle bile olsa
- <span class="word-self">thoughspan>
- olsa da
O diyette olsa da çikolatalı kek onu cezbetti.
- The chocolate cake tempted her even though she was dieting.
Bir üniversite diplomasına sahip olsa da, Tom hademe olarak çalışır.
- Even though he has a college degree, Tom works as a janitor.
- <span class="word-self">thoughspan>
- sa bile
- <span class="word-self">thoughspan>
- bununla birlikte
- as <span class="word-self">thoughspan>
- -cesine
- even <span class="word-self">thoughspan>
- bile olsa
- even <span class="word-self">thoughspan>
- bile
Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
- Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
Onlara ihtiyacı olmasa bile kitapları ona iade edeceğim.
- I shall return the books to him even though he doesn't need them.
- even <span class="word-self">thoughspan>
- -se bile
- ever <span class="word-self">thoughspan>
- rağmen
- ever <span class="word-self">thoughspan>
- se de
- ever <span class="word-self">thoughspan>
- sa da
- it seems as <span class="word-self">thoughspan>
- gibi görünüyor
- <span class="word-self">thoughspan>
- -e rağmen
- <span class="word-self">thoughspan>
- -e karşın
- <span class="word-self">thoughspan>
- -diği halde
- <span class="word-self">thoughspan>
- ise de
- <span class="word-self">thoughspan>
- güya
- <span class="word-self">thoughspan>
- halde
Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
- Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
Hava kötü olduğu halde geldi.
- He came even though the weather was bad.
- <span class="word-self">thoughspan>
- -se bile
- <span class="word-self">thoughspan>
- (Havacılık) e rağmen
- <span class="word-self">thoughspan>
- oysaki
- <span class="word-self">thoughspan>
- bağ
Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
- Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.
- She thought that she could become economically independent from her parents if she went to college.
- <span class="word-self">thoughspan>
- (Havacılık) dığı halde
- <span class="word-self">thoughspan>
- velev
- <span class="word-self">thoughspan>
- fakat
Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.
- I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished.
Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
- I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- <span class="word-self">thoughspan>
- oysa
- <span class="word-self">thoughspan> I say so myself
- övünmek gibi olmasın ama
- <span class="word-self">thoughspan> customer
- (deyim) zor müşteri
- <span class="word-self">thoughspan> schools out reach
- (Eğitim) ulaşılması zorlu okullar
- <span class="word-self">thoughspan> the roof
- beklenenden daha yüksek
- <span class="word-self">thoughspan> the roof
- çok yüksek
- as <span class="word-self">thoughspan>
- wh. : ıf.sanki
- as <span class="word-self">thoughspan>
- -mış gibi
- even <span class="word-self">thoughspan>
- -e karşın
- even <span class="word-self">thoughspan>
- -e rağmen
- even <span class="word-self">thoughspan>
- öyle olsa da
- even <span class="word-self">thoughspan>
- e rağmen
- <span class="word-self">thoughspan>
- herşeye rağmen
- <span class="word-self">thoughspan>
- karamazdan
- It seems as if/as <span class="word-self">thoughspan> ...
- Sanki .../Galiba .../... imiş gibi
- although; <span class="word-self">thoughspan>; however
- rağmen; rağmen, ancak
- as <span class="word-self">thoughspan>
- sanki, -mış gibi
- as <span class="word-self">thoughspan>
- Sanki, ... gibi, -cesine: "İt was as though he'd never seen me before. - Sanki daha önce beni hiç görmemişti."
- even <span class="word-self">thoughspan>
- velev ki
- even <span class="word-self">thoughspan>
- -se bile, -e rağmen: "Even though he studied hard, he couldn't pass the exam. - Çok çalıştığı halde sınavı veremedi."
- get <span class="word-self">thoughspan>
- ama olsun
- look as if/<span class="word-self">thoughspan> sth has been stirred with a stick
- çıfıt çarşısına dönmek
- look as <span class="word-self">thoughspan>
- sanki bak
- looking sideways, as <span class="word-self">thoughspan> warily
- yan bakan olarak ihtiyatla rağmen
- swear so.'s way <span class="word-self">thoughspan>
- yemin ederim o kadar. 'yol olsa s
- <span class="word-self">thoughspan> not
- olmasa
- <span class="word-self">thoughspan> provision
- tedbirlere rağmen
Though provisions were made in the building for holes of any type.
- <span class="word-self">thoughspan>!
- se!
- <span class="word-self">thoughspan>.
- rağmen
- what <span class="word-self">thoughspan>
- -se ne fark eder, -se bile
- as <span class="word-self">thoughspan>
- (Fiili Deyim ) sanki , imiş gibi
- as <span class="word-self">thoughspan>
- sanki, ... gibi, -cesine: We behaved as though we'd known each other for years. Yıllardır tanışırmış gibi davrandık. It was as though he'd
- as <span class="word-self">thoughspan>
- sözde
- even <span class="word-self">thoughspan>
- -e rağmen, -diği halde: Even though he studied hard, he couldn't pass the exam. Çok çalıştığı halde sınavı veremedi
- even <span class="word-self">thoughspan>
- olsa bile
Biraz soğuk olsa bile yüzmeye gidelim.
- Even though it's a bit cold, let's go swimming.
Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
- Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
- hard <span class="word-self">thoughspan> nut to crack
- (deyim) catalli is, cetin is;idaresi guc kimse
- offensive <span class="word-self">thoughspan> at fault
- hem suçlu hem güçlü