Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Yıllar önce orada bir kale vardı.
- There was a castle here many years ago.
Şurada kitap okuyan adam benim babam.
- The man reading a book over there is my father.
Parkta kuşlar burada şurada ötüyorlar.
- Birds are singing here and there in the park.
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Masanın üzerinde bir kedi var.
- There's a cat on the table.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
Onların ana dili Fransızca.
- French is their mother tongue.
Onların erkek çocuğunun adı John.
- Their son's name is John.
O konuda hiçbir sorun yoktu.
- There was no question about that.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Orada birini gördün mü?
- Did you see anybody there?
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Orayı seveceğini düşünüyorum.
- I think you'd like it there.
Lütfen bugün orayı ziyaret et.
- Please visit there today.
There is no rose without thorns.
- There is no rose without a thorn.
There is no rose without a thorn.
- There is no rose without thorns.