İki şey arasında ince farklar var.
- There are subtle differences between the two things.
Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
- Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
Bu iki ülke arasında önemli farklılıklar var.
- There are significant differences between those two countries.
İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
- Striking differences existed between the two boys.
İnsanların farklılıklarının farkında olması gerekir, ama aynı zamanda onları yaygınlığını da kucaklamalılar.
- People need to be aware of their differences, but also embrace their commonness.
Yazar Hollandalı ve Amerikalı öğrencilerle çalışırken hangi kültürel farklılıkları buldu?
- What cultural differences did the author find in working with Dutch and American students?