Sophie bilinmeyen bir gönderenden gelen bir başka mektup almak için can atıyordu.
- Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.
İki bilinmeyenli bir denklem gibiydi hepsi.
- It was all like a single equation with two unknowns.
Onun orijini bilinmez.
- Its origin is unknown.
O, Almanya'da yıldızdır ama Amerika'da tamamen bilinmez.
- He's a star in Germany, but completely unknown in America.
Gemi ufkun ötesinde kayboldu.
- The ship disappeared beyond the horizon.
Bu iş benim kavramamın ötesindedir.
- This work is beyond my grasp.
Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
- For all his genius, he is as unknown as ever.
Yangının nedeni bilinmiyordu.
- The cause of the fire was unknown.
Mutlu olmak her şeyin mükemmel olduğu anlamına gelmez fakat aksine eksikliklerin ötesine bakmaya karar vermenizdir.
- Being happy doesn't mean that everything is perfect, but rather that you've decided to look beyond the imperfections.
Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.
- The questions involved go far beyond economics.
Takımım hiç çeyrek finalden öteye gidemedi.
- My team has never advanced beyond the quarter-finals.
Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür ölümden sonra ünlü oldu.
- Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.
O iyileşme şansı dışındadır.
- He is beyond the chance of recovery.
Tom normal çalışma saatlerinin dışında çalıştığında %50 zamlı aldı.
- Tom got time and a half when he worked beyond his usual quitting time.
Tom kazandığından çok para harcıyor.
- Tom lives beyond his means.
O, kazandığından çok para harcıyor.
- She lives beyond her means.
Yaşarken tanınmayan birçok büyük düşünür ölümden sonra ünlü oldu.
- Many great thinkers who were unknown while alive became famous after death.
Like a rolling stone?.
... unknown reason. ...