English - Turkish
Definition of the thickest, deepest, nastiest rough on the course in English Turkish dictionary
- jungle
- {i} orman
Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu.
-The voices coming from the jungle frightened the explorers.
Yağmur ormanın üzerine sessizce düştü.
-The rain fell soundlessly upon the jungle.
- jungle
- çok sık ağaçlı ve yüksek otlu vahşi orman
- jungle
- {i} sık orman
- jungle
- (Bilgisayar) vahşi hayat
- jungle
- cengel
- jungle
- jungle fowl Hint kuşu
- jungle
- balta girmemiş orman
- jungle
- çok sık ve karışık yeşillik
- jungle
- Felis chaus
- jungle
- jungle fever batı Hindistan ormanlarına özgü çok şiddetli sıtma
- jungle
- yaban tavuğu
- jungle
- jungle cat bir yaban kedisi
- jungle
- cangıl
Kaplanlar cangılda, aslanlar savanada yaşar.
-Tigers live in the jungle, lions in the savanna.
Biz cangılda değiliz.
-We're not in the jungle.
- jungle
- (Askeri) CENGEL: Yolsuz, bataklık ve yürürken ayağa takılan sık fundalıklarda, sık dallı ağaçlarla kaplı, orman karakterinde geniş ağaçlık saha
- jungle
- {i} karışıklık
- jungle
- {i} hengâme
- jungle
- çengel
Related Terms
English - English
Definition of the thickest, deepest, nastiest rough on the course in English English dictionary
- jungle
the thickest, deepest, nastiest rough on the course
Hyphenation
the thickest, deepest, nas·ti·est rough on the coursePronunciation
Resimler
Favorites