Becerisine güveniyor.
- He has confidence in his ability.
İngilizce konuşma becerisi kazandı.
- He acquired the ability to speak English.
Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- We admit that he is a man of ability.
Yetenek farkını onlara gösterdim.
- I showed them the difference of ability.
Birçok dille iletişim kurabilme kabiliyetim olmasaydı, dünyaya dair deneyimlerim çok daha sığ olurdu.
- My experience of the world would be much shallower without the ability to communicate in lots of languages.
Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.
- The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume.
Zayıflığı gösterme yeteneği bir güçtür.
- The ability to show weakness is a strength.
This wood has the ability to fight off insects, fungus, and mold for a considerable time.