Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
- We are groping for a way out of the present situation.
Şimdiki zaman gibi zaman yok.
- There's no time like the present.
Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.
- I got you a pen as a birthday present.
Dayım ona bir hediye verdi.
- My uncle gave him a present.
Geçmişte değil, şimdiki zamanda yaşamalısın.
- You must live in the present, not in the past.
Cennet ya da cehennem yoktur. Biz sadece şimdiki zamanda yaşayabiliriz.
- There is no heaven or hell. We can only live in the present.
Tom'un dışında herkes mevcuttu.
- All but Tom were present.
Çok sayıda öğrenci toplantıda mevcut.
- A lot of students are present at the meeting.
Bu yıl Noel armağanları için çok fazla harcadık.
- We spent too much for Christmas presents this year.
Baba, armağan istemiyorum, sadece eve gelmeni istiyorum.
- I don't want a present, Dad. I just want you to come home.
Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
- The mayor presented him with the key to the city.
Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.
- A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.
Şu andaki hükümetin çok sayıda problemleri var.
- The present government has many problems.
O, şu anki maaşından memnun.
- She is content with his present salary.
Şimdiki durumdan bir çıkış yolu arıyoruz.
- We are groping for a way out of the present situation.
Şimdiki işimi bırakacağım.
- I am going to leave my present job.
Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.
- I would like to give him a present for his birthday.
Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
- We chose Mary a good birthday present.
Doğum günü için ona bir hediye vermek istiyorum.
- I want to give him a present for his birthday.
Tom kız arkadaşına çok özel bir hediye vermek istedi.
- Tom wanted to give a very special present to his girlfriend.
Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.
- Those present were all moved to tears.
Toplantıda bulunanlar tasarıyı destekledi.
- Those present at the meeting supported the bill.
Halihazırda, okulumuzda 1600 öğrenci var.
- At present, we have 1,600 students at our school.
Ayrıca, listelenen konulardan herhangi biri üzerinde fikrini sunmak istersen lütfen benimle irtibat kurar mısın?
- Also, could you please contact me if you would like to present your opinion on any of the topics listed?
Ben Tatoeba projesini sunmak için Libre Yazılım Toplantısı'ndayım.
- I'm at the Libre Software Meeting to present the Tatoeba project.
Tom şu anki maaşından memnun değil.
- Tom isn't content with his present salary.
Çoğu şu anki kariyerinden bıkmış.
- Many are fed up with their present careers.
Tom bugünkü maaşından memnun.
- Tom is content with his present salary.
Bugünkü dünya rahat yaşamını petrole borçludur.
- The present world owes its convenient life to petroleum.
Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
- I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
Bütün üyeler hazır bulundu.
- All the members were present.
Tüm üyeler toplantıda hazır bulundu.
- All the members were present at the meeting.
Several people were present when the event took place.
The theater is proud to present the Fearless Fliers.
The patient presented with insomnia.
I am looking for a present for my mother.
- I'm looking for a present for my mother.
Jeff wore the tie which Kim had given him for a birthday present.
- Jeff wore the tie that Kim had given him for a birthday present.
... to present itself. ...
... So much for the past, let’s go on to the present. This is a population pyramid. It ...