Bana iki parça tebeşir ver.
- Give me two pieces of chalk.
Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazınız.
- Please write the answer on this piece of paper.
Japon satrancında kaç tane farklı parça var?
- How many different pieces are there in Japanese chess?
Kahvaltı için iki tane tost ve üç yumurta yedim.
- I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.
Bana bir parça bilgi getirdi.
- He brought me a piece of information.
Tom kız kardeşine bir parça kek kesti.
- Tom cut his sister a piece of cake.
Bu sanat eseri gerçekten paha biçilmezdir.
- This piece of art was really priceless.
O, seramik eser yaparak zengin oldu.
- She became rich by making ceramic pieces.
Her şey iyi giderse, ben günde iki üç adet yapabilirim.
- If everything goes well, I can make two to three pieces per day.
Her şey iyi giderse, ben günde 2-3 adet yapabilirim.
- If all goes well, I can make 2-3 pieces per day.
Sen gerçekten işin bir parçasısın.
- You really are a piece of work.
John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.
- John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.
Biraz bekleyin. Orada fazlasıyla siyah satranç taşı var.
- Hang on a minute. There's quite a few black chess pieces over there.
O dağa tırmanmak çok oyuncağıydı.
- Climbing that mountain was a piece of cake.
Onun yüzünü asla tekrar görmek istemiyorum bu yüzden onun bütün resimlerini yırttım ve onları yaktım.
- I never want to see his face again, so I tore all of his pictures into pieces and burned them.
The announcer is wearing a new piece.
Ugh, my new computer is such a piece. I'm taking it back to the store tomorrow.
I got a piece at lunchtime.
He's packin' a piece!.
She got a piece of the ball ... and it's going foul.
She played two beautiful pieces on the piano.
... I did a piece for the "New Yorker" a couple weeks ago ...
... lay down a piece of legislation and say it's my way or the highway, I don't get a lot done. ...