Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Güvercin barış anlamına gelir.
- The dove stands for peace.
Büyükbabam bir sulh hakimiydi.
- My grandfather was a justice of the peace.
Yurtta sulh, cihanda sulh.
- Peace at home, peace in the world.
Meditasyom bana iç huzuru verir.
- Meditation gives me peace of mind.
Gece vakti bile olsa, artık sessiz ve huzurlu değil.
- Even at nighttime, it was not quiet and peaceful any more.
Huzurlu evlilik bu dünyanın cennetidir, çekişmeli evlilik bu dünyanın arafıdır.
- Marriage, in peace, is this world's paradise; in strife, this life's purgatory.
Ölüler gitti, onlar kendilerini savunamazlar. Yapılacak en iyi şey onları rahat bırakmaktır!
- The dead are gone and they cannot defend themselves. The best thing to do is to leave them in peace!
Tom'un bütün istediği biraz huzur ve sessizlikti.
- All Tom wanted was some peace and quiet.
Şimdi ihtiyacımız olan şey biraz barış biraz sessizlik.
- What we need now is a little peace and quiet.
That will give me some peace of mind.
Naomi boasted in nothing but the God of Israel. And she found peace even in the midst of chaos when she went to Him in prayer.
... the peace of mind that if ...
... no cover some peace Amman plus you'll appreciate hearing from ...