En kısa sürede onu tamamlamak zorundayım.
- I have to complete it as soon as possible.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
- Her words were completely meaningless.
Sami polislere eksiksiz bir sahte hikaye anlattı.
- Sami told cops a complete fake story.
Eksiksiz bir şiir, bir duygunun düşünceyi ve düşüncenin kelimeleri bulduğu yerdir.
- A complete poem is one where an emotion finds the thought and the thought finds the words.
Amcam hastalığından tamamıyla kurtuldu.
- My uncle has completely recovered from his illness.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Aylar süren müzakerelerin ardından, barış antlaşması tamamlandı.
- After months of negotiations, the peace treaty was completed.
İş yarım saatten az bir sürede tamamlandı.
- The work was completed in under half an hour.
Onu uzun zaman önce tamamlamalıydın.
- You should have completed it long ago.
Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
- He needed more time to complete the task.
Albüm önümüzdeki Temmuz ayına kadar tamamlanmış olacak.
- The album will have been completed by next July.
Yeni demiryolu henüz tamamlanmış değildir.
- The new railway is not completed yet.