Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
- A person's heart is approximately the same size as their fist.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Tom eskisi gibi aynı hatayı yaptı.
- Tom made the same mistake as before.
Tom eskisi gibi aynı adam değil.
- Tom isn't the same man he used to be.
Benzer bir durumda, aynı şeyi yaparım.
- In a similar situation, I'd do the same.
Bu iki şey benzer değil, onlar aynı!
- Those two aren't similar. They're the same.
Herkes aynı şeyi düşünüyor.
- Everyone thinks the same thing.
Aynı şeyi söylemenin çok daha iyi ve kısa bir yolu yok mu?
- Isn't there a much better and shorter way of saying the same thing?
Hegel'le aynı şekilde, Panovsky'nin diyalektik kavramı tarihe önceden belirlenmiş bir rotayı izlettirir.
- In the same way as Hegel, Panovsky's notion of the dialectic makes history follow a predetermined course.
O, işi babasının yaptığı gibi aynı şekilde yaptı.
- He did business in the same manner as his father did.
Hep aynı dizeleri çalarsan monotonluk gelişir.
- Monotony develops when you harp on the same string.
Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.
- This is the same pencil that I lost the other day.
Kardeşinin sözlüğünün aynısından bende de var.
- I have the same dictionary as your brother has.
The same can be said of him.