O, yürek parçalayan bir hikaye idi.
- It was a heartbreaking story.
Sanki yıllarca birbirlerini görmemişler gibi İki insan yürekten tokalaşıyorlardı.
- The two people were shaking hands heartily as if they had not seen each other for years.
Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi.
- My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.
Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.
- They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
Yüzme havuzlarında, su sürekli olarak filtrelerden pompalanır.
- In swimming pools, water is continuously pumped through a filter.
Tom kırık bir kalpten öldü.
- Tom died of a broken heart.
Biz, birbirlerimizle kalp-kalbe bir konuşma yaptık.
- We had a heart-to-heart talk with each other.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Ben seni gönülden destekliyorum.
- I heartily support you.
Sana söyleyecek cesaretim yoktu.
- I didn't have the heart to tell you.
Şimdi cesaretini kaybetme.
- Don't lose heart now.
Benim bir kupa kızım var.
- I've got a queen of hearts.
Bende kupa valesi var.
- I've got the jack of hearts.
O canı gönülden yaptı.
- He put all his heart and soul into it.
Dan'in kalbi durdu ama doktorlar onu canlandırmayı başardılar.
- Dan's heart stopped but doctors managed to revive him.
Benim kötü bir kalbim var. Koroner arter hastalığı.
- I've got a bad heart: coronary artery disease.
Korku kalbime süzüldü ve orada yerleşti.
- Fear crept into my heart and settled there.
Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
- Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
I heart you (I love you).
Zeki bir adam bir kadını derinden sevse bile, ona olan aşkını asla göstermez, ama sadece onu yüreğinde tutar.
- Even if an intelligent man loves a woman deeply, he will never show his love to her, but merely keep it in his heart.
Kalbini aç; güzel aşk cümleleri yaz!
- Open your heart; write beautiful love sentences!
Kalbin işlevi kan pompalamaktır.
- The function of the heart is to pump blood.
Köy halkı suyu kuyudan elle pompalamak zorundaydı.
- The village people had to pump water from the well by hand.
O dans ayakkabıları giyiyordu.
- She was wearing pumps.
Topuklu ayakkabılarda yüksek fiyatlar hakkında bir sürü şikayetler vardı.
- There have been a lot of complaints about the high prices at the pumps.
At last she spoke in a low voice, hesitating slightly, nevertheless going with incisive directness into the very heart of the problem.
The further we delve into this story, the more convinced we become of one thing: We heart the Goss.
We provided a lot of brains and a lot of heart to the response when it was needed, says Sandra Sanchez, director of AFSC's Immigrants' Voice Program in Des Moines.
Aw. Thank you. The Cherub kissed the air between them and sent a small cluster of tiny red hearts at her.
... it also poisons the heart. ...
... my because is that it was my heart ...