Onlar bir sosyal konutta yaşıyorlar.
- They live in a council house.
Son ev Tom'un konutuydu.
- The last house was Tom's residence.
Tom'u öldürdükten sonra, Mary onu sığ bir mezara gömdü.
- After killing Tom, Mary buried him in a shallow grave.
O, kendi mezarını kazıyor.
- He is digging his own grave.
Meclis otuz üç kez oylama yaptı.
- The House voted thirty-three times.
Meclis dış yardım bütçesini kesti.
- The House cut the budget for foreign aid.
Onun bir ayağı çukurda.
- He's got one foot in the grave.
Tom'un bir ayağı çukurda.
- Tom has one foot in the grave.
Toplam hane halkı geliriniz nedir?
- What's your total household income?
Binlerce haneye elektrik sağlayacak kadar güneş paneli kuruldu.
- Enough solar panels have been installed to provide electricity to thousands of households.
Evimin önündeki sokak oldukça dar.
- The street in front of my house is pretty narrow.
Evimin arkasındaki sokak, dağıtım kamyonları için çok dar.
- The street behind my house is too narrow for delivery trucks.
O, ciddi şekilde kalabalığa hitap etti.
- He addressed the crowd gravely.
Başkanın ciddi sorumlulukları var.
- The president has grave responsibilities.
Fadıl, işaretsiz bir mezara gömüldü.
- Fadil was buried in an unmarked grave.
Sır ünlü filozofun mezarında gömülü kaldı.
- The secret remained buried in the grave of the famous philosopher.
İngiliz Parlamentosu, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasına bölünmüştür.
- The British Parliament is divided into the House of Commons and the House of Lords.
Tom ev halkının bir parçasıydı.
- Tom was part of our household.
Benim ev halkımın 5 üyesi vardır.
- There are 5 members of my household
Dan bir kamyon tarafından çarpıldı ve ağır bir şekilde yaralandı.
- Dan was struck and gravely injured by a truck.
Önemli endişelerim var.
- I have grave concerns.
Tom önemli bir hata yaptı.
- Tom made a grave mistake.
Bütün hayatım boyunca böyle kasvetli bir mezarlık görmedim.
- Never in all my life have I seen such a dreary graveyard.
Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
- The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
Tom Mary'ye evinin bazı resimlerini gösteriyor.
- Tom showed Mary some pictures of his house.
Benim en sevdiğim gösteri Umutsuz Ev kadınları.
- My favourite show is Desperate Housewives.
This be the verse you grave for me / “Here he lies where he longs to be” — Stevenson, Requiem.
Lie full low, graved in the hollow ground. —Shakespeare.
O! may they graven in thy heart remain. —Prior.
He hath graven and digged up a pit. —Ps. VII 16 (Book of Prayer).
The thicker the cord or string, the more grave is the note or tone. —Moore (Encyc. of Music).
An illiterate fool sits in a mans seat; and the common people hold him learned, grave, and wise.