Onlar da başkalarına adil olmalıdır.
- They should also be fair to others.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
- I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
O oldukça makul bir fiyat.
- That's a fairly reasonable price.
Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.
- I can't agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.
Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
- Tom speaks French fairly well, doesn't he?
Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
- Tom is a fairly decent golfer.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
- I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Yarın Tokyo'da hava güzel olacak mı?
- Will it be fair in Tokyo tomorrow?
Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
- The sky promises fair weather.
Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi.
- The teacher was very fair when she marked our exams.
Bu çok adil değil, değil mi?
- That's not very fair, is it?