Definition of the female personal pronoun in English Turkish dictionary
- herself
- kendi
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
-She wears high heels to make herself look taller.
Yumi oraya kendi gitti.
-Yumi went there by herself.
- herself
- Kendine geldi
O, hastaneye götürüldüğünde kendine geldi.
-She came to herself when she was taken to the hospital.
- herself
- dişil kendisi
- herself
- bizzat
Bizzat gitmesi gerekli.
-It's necessary for her to go herself.
Oraya bizzat gitmesine gerek yok.
-She doesn't need to go there herself.
- herself
- kendisi
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
-She said NO to herself. She said YES aloud.
Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.
-I think that girl cut her hair to give herself a new look.
- herself
- (dişil) kendisi
- herself
- özü
- herself
- kendisi Ask her herself
- herself
- kendine
O, kendine iyi bir yemek pişirdi.
-She cooked herself a good meal.
O, sırrı kendine sakladı.
-She kept the secret to herself.
- herself
- Tabii halinde değil
- herself
- Bizzat kendisine sorun
- herself
- kendi kendine
Kendi kendine konuşmaktansa başkalarını dinlemeyi tercih eder.
-She would rather listen to others than talk herself.
O kendi kendine mırıldanıyor.
-She is muttering to herself.
- herself
- Kendini incitti
Mary dün kendini incitti.
-Mary hurt herself yesterday.
Dans ederken kendini incitti.
-She injured herself while dancing.
- herself
- kendini
Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
-She soon adjusted herself to village life.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
-She wears high heels to make herself look taller.
- herself
- kendinde
Kendinden bahsetmeyi severdi.
-She liked talking about herself.
Dikkatsizliği sebebiyle kendinden utanıyordu.
-She was ashamed of herself for her carelessness.
- herself
- by herself kendi başına
Related Terms
Definition of the female personal pronoun in English English dictionary
- {p} herself