the fact or condition of being present

listen to the pronunciation of the fact or condition of being present
English - Turkish

Definition of the fact or condition of being present in English Turkish dictionary

presence
{i} varlık

Senin varlığın benim yaşama sevincim - Your presence in my life is a source of joy.

O Alfa Centauri'deki egzobiyolojik varlık makalesini yazdı. - He wrote the article Exobiological Presence in Alpha Centauri.

presence
{i} huzur

Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız. - You must take off your hats in the presence of ladies.

Yakın zamanda bir babanın büyük ailesinin huzurunda, erkek çocuklarımdan hiçbirinin avukat olmasını istemiyorum. dediğini duyduk. - Not long ago we heard a father say in the presence of his large family, I don't want any of my boys to be lawyers.

presence
bulunma

Bugün burada bulunma amacımız silah seslerini susturmak - Our presence here today is to silence the gunshots.

presence
{i} huzur, hazır bulunma, varlık, var olma: The test results do not indicate the presence of nitrogen. Test sonuçlarına göre nitrojen yok
presence
buradalık
presence
kişilik
presence
oluş
presence
var olma
presence
orada bulunma
presence
görünüş
presence
sözüm yabana
presence
{i} yapı
presence
{i} ön

Onun varlığı benim için önemli. - Her presence is important to me.

Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü. - At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.

presence
(isim) huzur, hazır bulunma, varlık, varoluş, tavır, yapı, ön, protokol görevlileri
presence
sözüm meclisten dışarı
presence
{i} tavır
presence
{i} varoluş
English - English
presence
the fact or condition of being present

    Hyphenation

    the fact or con·di·tion of be·ing pres·ent

    Turkish pronunciation

    dhi fäkt ır kındîşın ıv biîng prizent

    Pronunciation

    /ᴛʜē ˈfakt ər kənˈdəsʜən əv ˈbēəɴɢ prēˈzent/ /ðiː ˈfækt ɜr kənˈdɪʃən əv ˈbiːɪŋ priːˈzɛnt/
Favorites