Bu durumun çok ciddi olduğunu düşünüyorum.
- I think that this fact is very serious.
Gerçek durumu bilir misin?
- Do you know the real facts?
Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
- The fact proves his honesty.
Bu gerçek bir olaydır.
- That is an actual fact.
Çok sayıda ekonomist, o gerçekten habersiz.
- Many economists are ignorant of that fact.
Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
- The facts did not become public for many years.
Bir kaynak olmadan olgusal ifadeler üretmeyin.
- Don't make factual statements without a source.
Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.
- Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.
Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
- Did he acquaint you with the facts?
O fabrika, bilgisayar üretimi içindir.
- That factory is for the manufacture of computers.
Onun meşgul olduğu gerçeğine rağmen, o beni görmeye geldi.
- In spite of the fact that she was busy, she came to see me.
Tom çok parası olması gerçeğine rağmen iyi bir adam.
- Tom is a nice guy in spite of the fact that he has a lot of money.
Let's look at the facts of the case before deciding.
There is no doubting the fact that the Earth orbits the Sun.
The facts about space travel.
He had become an accessory after the fact.
... love the fact that Malcolm's work gets ...
... how and in fact why. ...