Yeryüzünden hiçbir erkekle ilgilenmiyorum ve yeryüzünden hiçbir erkek de benimle ilgilenmiyor.
- I care for no man on earth, and no man on earth cares for me.
Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.
- Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men.
Tam Dünya gibi, Diğer yarısı karanlıkken Ayın yarısı güneş tarafından ayınlatılır.
- Just like the Earth, half of the Moon is lit by the Sun while the other half is in darkness.
Afrika fili yeryüzünde en büyük kara memelisi.
- The African elephant is the largest land mammal on earth.
Petrichor - kuru toprağa yağmur düştüğünde dünyevi koku; yağmurdan sonra toprak kokusu.
- Petrichor - (noun) the earthy scent when rain falls on dry soil; the smell of earth after rain.
Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.
- The earth became red with blood.
Dünya portakal şeklindedir.
- The earth is the shape of an orange.
Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
- They know the importance of protecting the earth.
Yerküre gezegenlerden bir tanesidir.
- The earth is one of the planets.
Sodyum yer kabuğundaki en bol elementlerden biridir.
- Sodium is one of the most abundant elements in the Earth's crust.
Deniz dünya yüzeyinin yaklaşık dörtte üçünü kapsamaktadır.
- The sea covers nearly three-fourths of the earth's surface.
Mavi balina en büyük deniz memelisi olup, dünyadaki de en büyük memelidir.
- The blue whale is the largest marine mammal, and the largest mammal on earth.
Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
- In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- In the beginning God created the heaven and the earth.
Dünyanın uydusu doğal bir uydudur.
- Earth's moon is a natural satellite.
Dünyanın ayı doğal bir uydudur.
- The earth's moon is a natural satellite.
Odanın ortasına oturduk.
- We sat in the center of the room.
Gökdelen şehrin ortasındadır.
- The skyscraper is in the center of the city.
Tohumları biraz toprakla örtün.
- Cover the seeds with a little earth.
Beauty is truth, truth beauty, - that is all / Ye know on earth, and all ye need to know.
This is good earth for growing potatoes.
The astronauts saw the earth from the porthole.
She sighed when the plane's wheels finally touched earth.
... On this scale, the Earth would have existed only for the past five years. ...
... BERNI SEEFELD: This is the Earth traveling through space. ...