Kartları dağıtmak için kimin sırası?
- Whose turn is it to deal the cards?
Kartları dağıtmak için Tom'un sırası.
- It's Tom's turn to deal the cards.
Ben iyi bir alışveriş yaptım.
- I was dealt a good hand.
O, çocuklarının para ile alışveriş etmelerine yardım ederek çok zaman harcar.
- She spends a lot of time helping her children learn to deal with money.
Ahmet is not going to deal with this situation/problem - Ahmet bu durumla/sorunla ilgilenmeyecek.
Yıllardır bu mağaza ile ilgilenmekteyim.
- I've dealt with this store for years.
Tom'un o tür bir sorunla ilgilenmek için yeterli deneyimi yoktu.
- Tom didn't have enough experience in dealing with that kind of problem.
Pierre tüm oyunculara kartları dağıttı.
- Pierre dealt cards to all the players.
Tom her oyuncuya beş kart dağıttı.
- Tom dealt five cards to each player.
Tom bir sanat tüccarı.
- Tom is an art dealer.
Tüccar onun cehaletinden faydalandı ve resmi çok ucuz aldı.
- The dealer took advantage of her ignorance and bought the picture very cheap.
Mobilya konusunda çok iyi anlaşmalarımız var.
- We have great deals on furniture.
O çok iyi bir anlaşma gibi görünüyor.
- That sounds like a very good deal.
Tom bir mahkum edilmiş zehir taciri.
- Tom is a convicted drug dealer.
Bu gece yapacak çok işim var.
- I have a great deal to do tonight.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Elbise çok pahalı. Pazarlığı biraz cazip hale getiremez misin?
- The dress is too expensive. Can't you sweeten the deal a little?
I believe it's your deal.