Önde gelen bir uzman resmi tasdik etmek için içeriye getirildi.
- A leading specialist was brought in to authenticate the painting.
Çin dünyanın önde gelen pirinç üreticisidir.
- China is the world's leading producer of rice.
O önemli bir politikacı olma hırsını asla unutmadı.
- He never forgot his ambition to become a leading politician.