the deep (meaning 2 above) part of a problem

listen to the pronunciation of the deep (meaning 2 above) part of a problem
English - Turkish

Definition of the deep (meaning 2 above) part of a problem in English Turkish dictionary

deep
derin derin

Tom, Mary'nin gözlerine derin derin baktı. - Tom looked deeply into Mary's eyes.

Tom Mary'nin gözlerine derin derin baktı. - Tom gazed deeply into Mary's eyes.

deep
deniz

Derin deniz fobisine sahip misin? - Do you have deep sea phobia?

Tom derin deniz dalgıcıdır. - Tom is a deep-sea diver.

deep
kalın
deep
karmaşık
deep
anlaşılmaz

Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır. - His novels are too deep for me.

deep
{f} derince
deep
yoğun

Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız. - We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.

deep
(duygu) derin
deep
(the ile) deniz
deep
derine inen
deep
alçak
deep
{s} keskin
deep
tok yürekten
deep
{s} tok (ses)
deep
gizli ve geniş planlar
deep
{s} pes

Tom'un pes bir sesi var. - Tom has a deep voice.

deep
{s} yürekten

Ben sanatla yürekten ilgiliyim. - I am deeply interested in art.

Tom onun gözlerinin içine yürekten baktı. - Tom stared deep into her eyes.

deep
{s} ağır
deep
{s} şiddetli, ağır
deep
ciddi/boğuk/koyu/derin
English - English
deep
the deep (meaning 2 above) part of a problem
Favorites