Karga kanatlarını açtı.
- The crow spread his wings.
Tom kargaları korkutup kaçırıyor.
- Tom is scaring the crows away.
O karga değil kuzgun.
- It's not a crow. It's a raven.
Kargalar çiftçinin mısır alanını harap ettiler.
- Crows all but destroyed the farmer's field of corn.
Horoz sabahleyin kukuriku diye öter.
- The rooster crows, Cock-a-doodle-doo! in the morning.
Bir horozun öttüğünü duydum ve yakında yataktan çıkmak zorunda kalacağımı biliyordum.
- I heard a rooster crow and knew I'd soon have to get out of bed.
Horoz ötüşünü duymadım.
- Tom didn't hear the rooster crow.
Kalabalıktan bir çığlık yükseldi.
- A cry arose from the crowd.
Kalabalık çığlık atıyordu.
- The crowd was screaming.
He approached the humble tomb in which Antonia reposed. He had provided himself with an iron crow and a pick-axe: but this precaution was unnecessary.