the centre, essence, or core

listen to the pronunciation of the centre, essence, or core
English - Turkish

Definition of the centre, essence, or core in English Turkish dictionary

heart
kalp

Kalp çarpıntısıyla, o kapıyı açtı - With her heart pounding, she opened the door.

Kardeşim orduya katılmak istedi ama bir kalp rahatsızlığı nedeniyle hizmet etmek için uygun olmadığına karar verildi. - My brother wanted to join the army but because of a heart condition he was judged unfit to serve.

heart
{i} yürek

O konuklarını yürekten ağırladı. - She gave her guests a hearty reception.

Ona yürekten teşekkür ettim. - I thanked him from the bottom of my heart.

heart
gönül

O canı gönülden yaptı. - He put all his heart and soul into it.

Ben seni gönülden destekliyorum. - I heartily support you.

heart
{i} cesaret

Sana söyleyecek cesaretim yoktu. - I didn't have the heart to tell you.

Cesaretini kaybetme, Tom. - Don't lose heart, Tom.

heart
iskambil kupa
heart
{i} vicdan
heart
heart disease : kalp hastalığı
heart
(Bilgisayar) kupa (iskambilde)
heart
(Tıp) kor

Benim kötü bir kalbim var. Koroner arter hastalığı. - I've got a bad heart: coronary artery disease.

Bende korkunç mide yanması var. - I have horrible heartburn.

heart
(Tıp) cor
heart
üzgün

Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı. - Many letters of encouragement refreshed my sad heart.

Çok üzgündü ve kendini astı. - He was heartbroken and hanged himself.

heart
cücük
heart
kararlılık
heart
yüreklilik
heart
can damarı
heart
{i} orta kısım
heart
aşk

I heart you (I love you).

Sadece aşk kalbini kırabilir. - Only love can break your heart.

Ama aşk kalbinizi kırabilir. - But love can break your heart.

heart
(Tıp) Kalb, cor. cordis
heart
{i} öz, can damarı
English - English
heart