the cause, force, principle, or divine will that predetermines events

listen to the pronunciation of the cause, force, principle, or divine will that predetermines events
English - Turkish

Definition of the cause, force, principle, or divine will that predetermines events in English Turkish dictionary

fate
kader

Ben kaderime boyun eğmek için zorlandım. - I was forced to submit to my fate.

O, kaderi ile yüzleşmeye hazırdı. - She was ready to face her fate.

fate
devran
fate
mukadderat
fate
alın yazısı
fate
gelecek

Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak? - What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate?

fate
yazgı
fate
{i} son

Sonunda iki aile kaderini kabul etti. - In the end the two families accepted their fate.

Tutsakların kaderi görüşmenin sonucuna göre değişir. - The fate of the hostages depends on the result of the negotiation.

fate
ölüm

Belki ölüme meydan okumamalısın. - Maybe you shouldn't tempt fate.

Test pilotları sürekli ölüme meydan okuyor. - Test pilots are constantly tempting fate.

fate
{i} felek
fate
{i} kader tanrıçası
fate
fated kadere dayanan
fate
(isim) kader, kısmet, alın yazısı, tâlih, akibet, felâket, son, ecel, felek, kader tanrıçası
fate
mahvolmaya mahkûm
fate
kadere bağlı
fate
{i} kısmet
fate
the Fates kader tanrıçaları
English - English
fate
the cause, force, principle, or divine will that predetermines events
Favorites