Kutuyu açtım ve içine baktım.
- I opened the box and looked inside.
Bu kutuyu nasıl açacağını biliyor musun?
- Do you know how to open this box?
İnsanlar sandıkta karar verecek.
- The people will decide at the ballot box.
Tom sandıkları dikkatle yığıyor.
- Tom is carefully stacking the boxes.
Karton kutular kolayca yırtılırlar.
- Cardboard boxes rip easily.
Bu karton kutular narindir.
- These cardboard boxes are fragile.
Televizyonda boks maçı gördüm.
- I saw the boxing match on television.
Boksör saldırganlığını kontrol etmeli.
- The boxer needs to check his aggression.
Bunu güvenlik kasasına koyar mısınız?
- Would you put this in the safety deposit box?
Tom pasaportunu bankada bir kiralık kasada tutuyor.
- Tom keeps his passport in a safe deposit box at the bank.
Polis kulübesinin etrafında çok sayıda insan gördüm.
- I saw a number of people around the police box.
Oradaki polis kulübesinde sorun.
- Ask at the police box over there.
Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.
- Innovators think outside the box.
Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin.
- You shouldn't spend the whole day in front of the box!
Kutular hediyedir. Onların içinde ne var?
- The boxes are gifts. What do they contain?
Ben meslektaşlarım için bir hediye olarak işe giderken bir kutu çikolata aldım.
- I bought a box of chocolates on the way to work as a gift for my colleagues.
Dan boks eldiveni ile Matt'e yumruk attı.
- Dan punched Matt with a boxing glove.
a UNIX box.
Nevertheless, the application of woods other than box for purposes for which that wood is now used would tend to lessen the demand for box, and thus might have an effect in lowering its price.
box someone’s ears.
Leave dis place before I box you.
I'm really in a box now.
a box of books.
... Raspberries, blueberries, just out of the little plastic box. ...
... will happily take advantage of boot-locking and move surveillance right into the box. ...