Hey, ne yapıyorsun? Ona dokunma, yoksa dengeyi bozarsın!
- Hey, what are you doing? Don't touch it, or you'll break the balance!
Kamu oyu dengesi kendi lehine kalır.
- The balance of public opinion remains in his favor.
Birçok çalışan anneler ev ve iş hayatlarını dengelemek için mücadele ediyor.
- Many working mothers struggle to balance their home and work lives.
Tom dengesini yeniden kazandı.
- Tom regained his balance.
Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
- The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.
Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
- The balance at the bank stands at two million yen.
Hesabımın bakiyesi nedir?
- What's the balance of my account?
Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
- Tom double-checked his bank balance before writing the check.
Dengesini kaybetti ve düştü.
- He lost his balance and fell down.
Tom dengesini yeniden kazandı.
- Tom regained his balance.
Birçok çalışan anneler ev ve iş hayatlarını dengelemek için mücadele ediyor.
- Many working mothers struggle to balance their home and work lives.
Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
- The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.
Bu ay benim hesap bakiyem nedir?
- What's my bank balance this month?
Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
- Tom double-checked his bank balance before writing the check.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Birçok çalışan anneler ev ve iş hayatlarını dengelemek için mücadele ediyor.
- Many working mothers struggle to balance their home and work lives.
Sen giysileri yıkarken ben çek defterini dengeledim.
- I balanced my checkbook while you were washing clothes.
Müzik, filmin yapısıyla uyum içinde.
- The music is in balance with the structure of the movie.
Blair thought he could provide a useful balance to Bush's policies.
I think the balance of opinion is that we should get out while we're ahead.
I just need to nip to a bank and check my balance.
Tom double-checked his bank balance before writing the check.
- Tom double-checked his bank balance before writing the cheque.
This seal can balance a ball on his nose.
- This seal can balance a ball on its nose.
... You never balance the budget by raising taxes. ...
... Barigga asks, how do you keep the balance ...