the action of the verb to grow

listen to the pronunciation of the action of the verb to grow
English - Turkish

Definition of the action of the verb to grow in English Turkish dictionary

growing
büyüyen

Kütüphanenin önünde büyüyen bir sürü ağaç var. - There are many trees growing in front of the library.

Japonya, 1980'lerde en hızlı büyüyen ekonomilerden biriydi. - Japan was one of the world's fastest growing economies in the 1980s.

growing
{s} gelişen
growing
büyüyor

Sanayi hızla büyüyordu. - Industry was growing quickly.

Kalabalık gittikçe büyüyor. - The crowd is growing larger and larger.

growing
büyümekte olan
growing
{f} geliş

İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor. - Trade between the two countries has been steadily growing.

growing
{i} gelişim
growing
gelişerek
growing
{i} yetiştirme

Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın. - You should try growing your own food.

Çiftçiler fıstık yetişen iyi bir yaşam yapmazlarsa, diğer ürünleri yetiştirmeye çalışacaklardır. - If farmers don't make a decent living growing peanuts, they will try growing other crops.

growing
{i} tarım

Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir. - Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.

growing
{s} çoğalan
growing
{i} gelişme
growing
{i} büyüme

Tom Boston'da büyüme hakkında konuştu. - Tom talked about growing up in Boston.

Liste büyümeye devam ediyor. - The list keeps growing.

growing
{s} artan

Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var. - They have a growing population; therefore they need more and more food.

English - English
growing
the action of the verb to grow

    Hyphenation

    the ac·tion of the verb to Grow

    Turkish pronunciation

    dhi äkşın ıv dhi vırb tı grō

    Pronunciation

    /ᴛʜē ˈaksʜən əv ᴛʜē ˈvərb tə ˈgrō/ /ðiː ˈækʃən əv ðiː ˈvɜrb tə ˈɡroʊ/
Favorites