Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
Tom tam zamanlı stüdyo müzisyeni olmak için öğretmenlik mesleğini bıraktı.
- Tom gave up his teaching job to become a full-time studio musician.
Öğretim tarzımın yanlış olduğunu düşünüyor musun?
- Do you think that my way of teaching is wrong?
Ben bu öğretim yöntemine inanıyorum.
- I believe in this method of teaching.
Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
- He earns his living by teaching English.
Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
- All our teachers were young and loved teaching.
Flandre'da İngilizce olarak ders veren profesör ve öğretim elemanlarının yüzde 10 ila 20 arasındakileri, gerekli dil seviyesine ulaşmadılar.
- In Flanders between 10 and 20 percent of professors and lecturers teaching in English did not attain the required language level.
Okulu müdürümüz derse girmez.
- Our principal does no teaching.
Bayan Jones, bilgisayar bilimleri öğretiyor.
- Mrs. Jones is teaching computer science.
Tom bize Fransızca öğretiyor.
- Tom is teaching us French.