the act of moving about, change, chance

listen to the pronunciation of the act of moving about, change, chance
English - Turkish

Definition of the act of moving about, change, chance in English Turkish dictionary

turn
açmak

Ama ben duş musluğunu açmak için çalıştığımda, bu siyah kabarcıklı sıvı dışarı çıktı. - But when I tried to turn the shower faucet, this black bubbly liquid came out.

Tom topuzu çevirdi ve açmak için kapıyı itti. - Tom turned the knob and pushed the door open.

turn
{f} dön

Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi. - Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.

Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner. - The leaves of the trees turn yellow in fall.

turn
kıvırmak
turn
büklüm
turn
sapmak
turn
sürpriz
turn
heyecan

O, bu elbiseyi giydiği zaman beni heyecanlandırır. - He turns me on when he wears those clothes.

O, aşkını heyecanlandırdı. - She turned on her lover.

turn
dönmek

Eğer doğru hatırlıyorsam, sanırım bir sonraki köşede sola dönmek zorundayız. - If I remember correctly, I think we have to turn left at the next corner.

Geri dönmek zorunda kalacağız. - We're going to have to turn back.

turn
döndürmek

Direksiyonu döndürmek arabayı döndürür. - Turning the steering wheel makes the car turn.

turn
değişim
turn
sıra

Odayı temizleme sırası benimdi. - It was my turn to clean the room.

Onlar sahnede sırayla şarkı söylediler. - They sang on the stage in turn.

turn
katlamak
turn
dönemeç
turn
{i} dönüş

Modern bilim birçok olanaksızlıkları olanaklı hale dönüştürmüştür. - Modern science has turned many impossibilities into possibilities.

Saçları beyaza dönüştü. - His hair has turned white.

the act of
eyleminin
act of moving
devim
turn
yön değiştirme
turn
yönelme
turn
{f} ekşimek
turn
istidat
turn
(Askeri) DÖNÜŞ: Bir uçağın, istikamet değiştirmek için yaptığı manevra
English - English
{n} turn
the act of moving about, change, chance
Favorites