the act of giving the imparting of news or promises etc

listen to the pronunciation of the act of giving the imparting of news or promises etc
English - Turkish

Definition of the act of giving the imparting of news or promises etc in English Turkish dictionary

giving
bağış

Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık. - Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity.

Eski kitaplarımı bağışlıyorum. - I'm giving my old books away.

giving
{f} ver

Televizyon bilgi vermek için çok önemli bir araçtır. - Television is a very important medium for giving information.

Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu. - The object flew away to the south, giving out flashes of light.

giving
{i} verme

Tom ölünceye kadar konserler vermeye devam etti. - Tom continued giving concerts until he died.

Bana küçük bir kredi vermeyi düşünür müsünüz? - Would you consider giving me a small loan?

giving
ver(mek)
giving
{i} bağışlama
giving
vererek

Tom çaldığı tüm parayı geri vererek özür dilemeye çalıştı. - Tom tried to make amends by giving back all the money he had stolen.

Bir ünlü taktisyen, Christopher Columbus bir zamanlar onların tüm sebze ve meyvelerini çalarak, böylece onlara iskorbüt vererek tüm korsan filosunu yok etti, - A renowned tactician, Christopher Columbus once downed an entire pirate fleet by stealing all of their fruits and vegetables, thus giving them scurvy.

giving
(isim) bağışlama
English - English
giving
the act of giving the imparting of news or promises etc

    Hyphenation

    the act of gi·ving the imparting of news or promises etc

    Turkish pronunciation

    dhi äkt ıv gîvîng dhi împärtîng ıv nyuz ır prämısız etsetırı

    Pronunciation

    /ᴛʜē ˈakt əv ˈgəvəɴɢ ᴛʜē əmˈpärtəɴɢ əv ˈnyo͞oz ər ˈpräməsəz ˌetˈsetərə/ /ðiː ˈækt əv ˈɡɪvɪŋ ðiː ɪmˈpɑːrtɪŋ əv ˈnjuːz ɜr ˈprɑːməsəz ˌɛtˈsɛtɜrə/
Favorites