Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
- Making such a judgement may lead to wrong ideas.
O, bir hata yapmaktan suçluydu.
- He was guilty of making a mistake.
O, seramik eser yaparak zengin oldu.
- She became rich by making ceramic pieces.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
O yaşlı adam elli yıldır ev yapımı viski imal etmekteydi.
- That old man had been making homemade whiskey for fifty years.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak içki imal etmekteydi.
- That old man had been making moonshine for fifty years.
Hatalar yapmaktan korkmayın.
- Don't be afraid of making mistakes.
Hata yapmaktan korkuyor.
- He is afraid of making mistakes.
Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.
- My mother gave me a pair of gloves of her own making.
Filmin yapımı sırasında aktör yanlışlıkla vurularak öldürüldü.
- The actor was accidentally shot dead during the making of the movie.
Özensiz görünmeye çalışmıyorum asla, ama itiraf etmeliyim ki, istemeden yaptığım yazım hatalarıyla adım çıkmıştır.
- I don't ever try to be sloppy. But I have to admit, I'm notorious for making unintentional typos.
Kendimi Fransızca ifade etmede hâlâ zorlanıyorum.
- I still have difficulty in making myself understood in French.