Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.
- All you have to do is to hand this book to him.
Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.
- I intended to hand the paper to him, but I forgot to.
Bir taraftan ağır kayıplar verdik fakat diğer taraftan deneyimden birçok şey öğrendik.
- On the one hand we suffered a heavy loss, but on the other hand we learned a great deal from the experience.
Hastanenin sol tarafında bankayı göreceksin.
- You'll see the bank on the left hand side of the hospital.
Onunla ustalıkla başa çıktın.
- You handled that deftly.
Onunla çok ustaca başa çıktın.
- You handled that very skillfully.
Tom elleriyle alkışladı.
- Tom clapped his hands together.
Tom ellerini alkışladı.
- Tom clapped his hands.
Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum.
- My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.
Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say.
- When you shake hands with a Greek, count your fingers.
O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
- He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
- That actor is both handsome and skillful.
O, eli cebinde kapının yanında duruyordu
- He was standing by the gate with his hand in his pocket.
Onun yanında getirdiği çocuk çok yakışıklıydı.
- The boy who she brought with her was very handsome.
Tom'un sağ eli kontrol edilemez bir biçimde titremeye başladı.
- Tom's right hand began to shake uncontrollably.
İşler biraz kontrolden çıktı.
- Things got a little out of hand.
Bana yardım edebilir misin?
- Can you give me a hand?
Yardım edebilir miyim?
- Can I give you a hand?
tobacco manufacturing A bundle of tobacco leaves tied together.