that talks; able to utter words; as, a talking parrot

listen to the pronunciation of that talks; able to utter words; as, a talking parrot
English - Turkish

Definition of that talks; able to utter words; as, a talking parrot in English Turkish dictionary

talking
konuşma

Ben insanların önünde konuşmayı sevmiyorum. - I don't like talking in front of people.

John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu. - John was in such a hurry that he had no time for talking.

talking
(Bilgisayar) konuşuyor

Ne hakkında konuşuyorsun? - What're you talking about?

Kiminle konuşuyordun? - Who were you talking to?

talking
ikaz
talking
konuşan

Fred'le konuşan çocuk Mike'dır. - The boy talking with Fred is Mike.

Jim ile konuşan kız Mary'dir. - The girl talking with Jim is Mary.

talking
{f} konuş

Kiminle konuşuyordun? - Who were you talking with?

John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu. - John was in such a hurry that he had no time for talking.

talking
konuşarak

Yaptığın hakkında konuşarak ne kadar çok zaman harcarsan, onu o kadar az zamanda yapmak zorunda kalırsın. - The more time you spend talking about what you do, the less time you have to do it.

Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi. - She had a good time talking with him about his trip.

talking
talking point üstünde durulacak nokta
talking
konuşabilen
talking
talking machine eski gramofon
talking
konuşkan
talking
(isim) konuşma
talking
i konuşan
English - English
talking
that talks; able to utter words; as, a talking parrot
Favorites