General John Pope korkunç bir hata yaptı.
- General John Pope made a terrible mistake.
Tom korkunç bir suçun kurbanı.
- Tom is the victim of a terrible crime.
Kendimi berbat hissediyorum, ama ben sadece kül tablanı kırdım.
- I feel terrible, but I've just broken your ashtray.
O berbat bir soğuk aldı.
- He caught a terrible cold.
Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
- Smoking is terrible for your health.
Çok kötü bir ikilemdeyim.
- I am in a terrible dilemma.
Tom müthiş bir keşif yaptı.
- Tom made a terrible discovery.
Tom müthiş bir koçtu.
- Tom was a terrible coach.
Bu yol dehşet verici.
- This road is terrible.
Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
- Smoking is terrible for your health.
Yazma konusunda çok iyisin. Ben kötüyüm.
- You're so good at writing. I'm terrible.
Sırp trenleri korkunç bir şekilde yavaş...
- Serbian trains are terribly slow.
Korkunç derecede meşgulüm çünkü raporun verilme tarihi yakındır.
- I am terribly busy because the report deadline is near.
Bundan korkunç bir şekilde utanıyorum.
- I'm terribly ashamed of this.
Sırp trenleri korkunç bir şekilde yavaş...
- Serbian trains are terribly slow.
Fadıl bir şeylerin çok yanlış olduğunu biliyordu.
- Fadil knew that something was terribly wrong.
Sana yardım etmek isterim ama çok fazla meşgulüm.
- I'd love to help you out, but I'm terribly busy.
Oh, son derece üzgünüm.
- Oh, I'm terribly sorry.
Bruce kız arkadaşı onu terk ettiğinde son derece üzülmüştü, ama kısa sürede atlattı.
- Bruce was terribly upset when his girlfriend left him, but he soon got over it.
Tom'a berbat bir şekilde muamele edilmişti.
- Tom was treated terribly.
Benim yavru köpeğim öldü ve ben berbat bir şekilde üzgünüm.
- My puppy died, and I'm terribly upset.
Aşırı derecede pahalı.
- It's terribly expensive.
Bu hafta her ikimiz için de aşırı yoğundu.
- This week has been terribly busy for both of us.
The witch gave him a terrible curse.
and there was even a party of the younger men who pretended to admire him, calling him a true sea-dog, and real old salt, and such-like names, and saying there was the sort of man that made England terrible at sea.
Whatever he thinks, he is a terrible driver.
The food was terrible, but it was free.
He paid a terrible price for his life of drinking.
The terrible twos came early. Almost a year early. When Ryan learned to walk it was the end of our peace of mind!.
He was soon the talk of the town, the enfant terrible of our little world.
The lion roared terribly.
She even signed up for karaoke, although she sang terribly.
... That was terrible. ...
... or they have a terrible website, because surely there ...